Çin komünist recminin 5 Nisan 1990 tarihinde Doğu Türkistan’ın Barın kasabasında gerçekleştirdiği katliam, 33. yılında Çin’in İstanbul Başkonsolosluğu önünde protesto edildi.
Doğu Türkistan’ın Barın kasabasında 5 Nisan 1990 tarihinde Çin hükumeti, Uygur Türklerine yönelik vahşi bir katliama daha imza attı. Katliamın 33. yıldönümünde şehit edilen Uygur Türkleri rahmetle anılırken, Çin İstanbul Başkonsolosluğu önünde tekrar hatırlatıldı.
Uluslararası Doğu Türkistan STKlar birliğinin önceliğinde ve Doğu Türkistan İnsan Hakları İzleme Derneği tarafından düzenlenen basın açıklamasında, Doğu Türkistan’da devam eden soykırımın durdurulması için Türk İslam dünyasına ve uluslararası insan hakları kuruluşlarına çağrı yapıldı.
Protestoya çok sayıda Doğu Türkistanlılar katıldı.
Doğu Türkistan İnsan Hakları İzleme Derneği Genel Sekreteri Abdulahad Udun’un yaptığı açıklamada, Çin’in Doğu Türkistan’da devam ettirdiği soykırım politikaları kınadı.
TÜRK İSLAM DÜNYASINA ÇAĞRI
Barın Katliamı ile ilgili yapılan basın açıklamasında Udun, “Doğu Türkistan’da yaşanmakta olan soykırımın durdurulması ve soykırımın asıl sebebi olan işgalin sonlandırılması için tüm meşru yollarla mücadelemizi sürdüreceğiz. Bugün Doğu Türkistan’da yok olma tehlikesinde olan halkı kurtarmak için tüm insanlık alemini harekete geçmeye çağrıda bulunuyoruz. İslam İşbirliği Teşkilatı, Türk Devletleri Teşkilatı, Birleşmiş Milletler ile diğer uluslararası ve yerel kurumların da kuruluş amaçlarına sadık kalarak sorumluluğunu yerine getirmesi gerektiğini bir kez daha hatırlatmak istiyoruz” ifadelerini kullandı.
DOĞU TÜRKİSTAN İNSAN HAKLARI İZLEME DERNEĞİNDEN BARIN KATLİAMI AÇIKLAMASI
Doğu Türkistan İnsan Hakları İzleme Derneğinin basın açıklaması şu şekilde:
Çin’in 5 Nisan 1990 tarihinde Doğu Türkistan’ın Barın kasabasında gerçekleştirdiği katliam hafızalardaki yerini ve yüreklerdeki acısını hissettirmeye devam ediyor.
Bundan 33 yıl önce, Çin ordusu 1990 yılının Ramazan ayında, Doğu Türkistan’ın Kızılsu vilayetine bağlı Aktu ilçesi Barın kasabasında büyük bir katliam gerçekleştirdi.
Barın halkı, Çin’in bölge halkının bekasına yönelik büyük tehdit oluşturan “Aile Planlaması” adı altında yürütülen doğum yasağı siyasetinin kaldırılması ve Çinlilerin Doğu Türkistan’a gayri meşru göçü ile iskanının durdurulması gibi haklı taleplerini dile getirmişti.
Bu taleplerin Çin rejimi tarafından reddedilmesi üzerine halk buna tepki göstererek sokaklara döküldüler. Kalabalığın artmasıyla korku ve telaşa kapılan işgalci Çin yönetimi masum insanlara karşı ateş açarak karşılık verdi. Bu vahşete uğrayan Barın halkı da binlerce ağır silaha sahip Çin ordusuna karşı direnişe geçti.
Çin’in başlattığı orantısız bu savaş, bölge halkından birçok gencin katılmasıyla milli bir direnişe dönüştü. Durumun gittikçe aleyhine geliştiğini gören Çin yönetimi bölgeye çok sayıda silahlı asker, tanklı birlik, helikopter ve uçaklar sevk ederek bölgeyi abluka altına aldı. Yaklaşık 20 bin nüfusu olan Barın kasabasına doğru büyük bir taarruz başlatan Çin ordusu korkunç bir katliam ve yıkıma imza attı.
Neticede, Barın Ayaklanması önderlerinden Zeydin Yusuf, İshak Hoşur, Memet Turdi, Memet Tursun başta olmak üzere binlerce Barın gençleri, masum kadın ve çocuklar acımasızca şehit edildi. Çin bu büyük katliam cinayeti sonrası güvenlik bahanesiyle Doğu Türkistan’ın Kaşgar, Artuş, Aksu ve Hoten illerini abluka altına aldı ve 10 binlerce Uygur genci “isyan”la ilişkilendirip tutuklayarak idam ya da ömür boyu hapis cezalarına çarptırdı.
Süper güç olma yolunda uluslararası arenada siyasi ve ekonomik yönünden etkisini arttırmaya çalışan Çin, hayallerinin kilit noktası olarak Yeni İpek Yolu projesini gerçekleştirmeyi amaçlamaktadır. Çin bu hayalinin peşinde, tüm dünyanın gözü önünde Doğu Türkistan’da soykırım yapmayı dahi haklı görmektedir. Çin Terörist Devleti bölgede “istikrarı korumak” adı altında 2017 tarihinden itibaren milyonlarca Doğu Türkistan Türklerini kitlesel bir biçimde sözde eğitim kamplarında tutsak olarak tutmaktadır. Çin’in Nazi işkence kamplarında, uygulanan beyin yıkama, toplu tecavüz, köle işçilik, işkence, tıbbi deney, organların çalınması ve diğer tüm insanlık dışı soykırım muamelesi Çin’in nasıl bir devlet olduğunu açıkça göz önüne sermektedir.
Çin Nazi işkence kamplarında bunları yaparken diğer taraftan Doğu Türkistan halkının tüm haklarını elinden almıştır. Dil, inanç ve kültürü yasaklanmış, dini simgeler yok edilmiş, camiler yıkılmıştır. Doğu Türkistanlıların Seyahatleri kısıtlanmış, fikir ve düşünce özgürlüğü yok edilmiş, çocuklar kamplara kapatılarak kendi kimliğinden uzaklaştırılmıştır. Tüm bu soykırım politikalarının sadece Çin’in siyasi ve ekonomik çıkarlarını garantiye almak için yapılmış olması aslında Çin’in tüm insanlık için ne kadar tehlikeli olduğunu ortaya koymaktadır.
Çin Doğu Türkistan’ın demografisini değiştirmek için planlı olarak bölgeye büyük çapta Çinlileri yerleştirmekte ve teşvik etmektedir. Yanı sıra zorla kürtaj, kısırlaştırma ve yerleşimci Çinliler ile Müslüman Türkleri zorla evlendirme gibi yöntemlerle Doğu Türkistan’daki Türklerin nüfusunu azaltarak soykırım ve asimilasyon uygulamaktadır. Kanaat önderleri, âlimler, aydınlar, yazarlar, iş insanları ve sanatçılar da toplama kamplarına alınmış, beyin yıkama ve köle işçiliğe tabi tutulmuş, birçoğu ise işkence edilerek şehit edilmiştir, yargısız infaz edilmiş ya da hapse atılmıştır.
Merkezi hükûmetten yerel hükûmete kadar 74 yıldır aynı strateji ile yürütülen ve bir devlet politikası halını alan bu uygulamalarla işgalci Çin, Doğu Türkistan halkının sosyal yapısını bozmaya ve çökertmeye çalışmaktadır.
Değerli Basın Mensupları,
Yeni İpek Yolu projesini garanti altına almak için başvurduğu soykırım yöntemlerini gün geçtikçe artıran işgalci Çin; Taiwan, Hong Kong, Tibet ve İç Moğolistan gibi bölgelerdeki uygulamalarına da aynı anlayışla devam etmektedir. Dünya kamuoyunun; yaşanmakta olan soykırım ve Doğu Türkistanlıların zihnine kan ile yazılmış katliamlara rağmen yeterli tepki göstermemesi, verimli ve caydırıcı adım atmaması, Çin’i soykırıma devam etmekte cesaretlendirmektedir.
ABD başta olmak üzere, Batı ülkelerinin Doğu Türkistan’daki soykırımı tanıması, köle işçiliğe karşı yaptırımların artması, müstakil Uygur mahkemesinin soykırım kararını vermesi, insan hakları örgütlerinin tüm tarafları acil harekete çağırması ve BM toplantılarında Türkiye dahil 43 ülkenin Çin’e karşı ortak suçlama açıklamasında bulunması umut verici gelişmelerdir. Ancak İslam Dünyası hala Doğu Türkistan meselesinde sessiz kalmakta ve yeterince duyarlı olmamaktadır. İslam Dünyasın bu eksikliği bizi Çin’e karşı mücadelemizde yalnız bırakmaktadır.
Türkiye’nin son zamanlarda Doğu Türkistan meselesinde tepkisini daha açık ve net ortaya koyması, Türkiye-Çin ilişkilerinde Doğu Türkistan’daki soykırıma karşı hassasiyetlerin gündeme getirilmesi, başta sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere devlet yetkililerinin Doğu Türkistan meselesini dile getirmesi, Doğu Türkistanlıları sevindiren ve diğer İslam ülkeleri ile uluslararası İslam kuruluşlarına örnek olabilecek bir adımdır. Türkiye’ye şükranlarımızı sunmakla beraber tüm Türk-İslam alemini Doğu Türkistan’da devam eden soykırımın durdurulması için somut adımları atmaya davet ediyoruz.
Biz Doğu Türkistan İnsan Hakları İzleme derneği olarak, Doğu Türkistan’da yaşanmakta olan Soykırımın durdurulması ve soykırımın asıl sebebi olan işgalin sonlandırılması için tüm meşru yollarla mücadelemizi sürdüreceğiz. Doğu Türkistan halkının bağımsızlığının ve can güvenliğinin sağlanması için diasporadaki tüm Doğu Türkistanlılar ve kardeş kuruluşlar ile birlik ve beraberlik içinde hiç geri adım atmadan mücadele azmimizi devam ettireceğiz.
Bugün Doğu Türkistan’da yok olma tehlikesinde olan halkı kurtarmak için tüm insanlık alemini harekete geçmeye çağrıda bulunuyoruz.
İslam İş birliği Teşkilatı, Türk Devletleri Teşkilatı, Birleşmiş Milletler ile diğer uluslararası ve yerel kurumların da kuruluş amaçlarına sadık kalarak sorumluluğunu yerine getirmesi gerektiğini bir kez daha hatırlatmak istiyoruz.
Değerli Basın Mensupları,
Son olarak; Barın Katliamında hayatını kaybeden şehitlerimiz başta olmak üzere insanlık onurunu korumak için hayatını kaybeden tüm insanlara Allah’tan rahmet diliyor; Çin’in insanlık dışı uygulamalarını şiddetle kınıyor ve mücadelemizde bizim yanımızda duran bütün kardeş STK’lara, desteklerini eksik etmeyen tüm Türk halkına ve bugün burada bulunan herkese teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Yaşasın Hürriyet! Yaşasın Adalet! Yaşasın Bağımsız Doğu Türkistan!